Ana içeriğe atla

Buse Terim Röportaj





Nazlı: Modaya ilgin nasıl başladı,hangi noktadan sonra "evet ben bu işi yapmak istiyorum" dedin?
Buse: Modaya ilgim,ben aslında normalde ilk üniversiteye başladığımda işletme okumak istiyordum.Ama işletmeyi okuma sebebim de yani modayla ilgili bir şey yapmak istiyordum ama modanın içinde işletme,daha çok yöneticilik istiyordum.Çizim,o tarz şeyler istemiyordum.O yüzden ilk başta hiç modayla alakalı olmayan bir okulda başladım.Sonra dedim ki burası benim yerim değil,ben bir moda okulunda okumalıyım,modanın şehri olan bir yerde olmalıyım ve öyle öğrenmeliyim bu iş diye.Sonra kendimi New York’ta buldum.FIT(Fashion Instutite of Technology)’ye başladım.Oradan sonra,orada okudukça derslerimde kendimi gördükçe bu işin içinde olmam gerektiğini anladım ve benim için çok güzel bir serüven oldu.FIT özellikle okulum,benim için büyük bir şanstı orda okumak.O yüzden orada geçirdiğim 4 sene bana bu yolda olmam gerektiğini,bu işin içinde olmam gerektiğini,bu işi çok sevdiğimi gösteren yer oldu benim için.

N: Her insan moda hakkında fikir yürütebilir mi?
B: Yürütebilir ama biraz olsun bilgisi veya bilgiye de gerek yok biraz araştırmışlığı,modayı takip ediyor olması çok daha bence anlatıcaklarını dinlenebilir kılar.Herkes zaten modayla ilgili bir şey söylüyor bilse de bilmese de veya herhangi bir bilgisi olsa da takip etse de etmese de.Bu zaten önüne geçilemeyen bir şey malesef.Ama bilgili olanlarla bilgisiz olanlar arasındaki farkı çok net görebiliyor bence insanlar artık.
.
N: Moda ikonu olmak için nasıl bir donanıma sahip olmak gerekir?
B: Ben zaten kendimi öyle adlandırmıyorum,öyle söylenmesini de hiç sevmiyorum.Öyle bir tabir olması Türkiye’de beni rahatsız ediyor.O yüzden moda ikonu olabilmek için bence insanların size o sıfatı takması için iyi giyinmeniz lazım veya giydiğiniz şeyleri takip etmeleri lazım.Neyi,nasıl kombinlediğinizi iyi bilmeniz lazım.İyi kombin yapabiliyor olmanız lazım,renkleri iyi uydurabiliyor olmanız lazım.
N: Sen bunu çok iyi yapıyorsun:)
B: Teşekkür ederim:) Ten renginize,saç kesiminize,göz renginize göre giyinmeyi öğrenmeniz lazım ki insanlarda sizi takip etsin.Yani bu sıfatı size verebilmeleri için bütün bunları bir arada harmanlayabiliyor olmanız lazım.Ama dediğim gibi benim hiç sevmediğim bir tabir.

N: Peki sen kendini geliştirmek adına neler yapıyorsun?
B: Ben kendimi geliştirmek için sürekli araştırmaya çalışıyorum,sürekli okumaya çalışıyorum.Sürekli gittiğim moda haftalarında veya yurtdışında yeni yerler keşfetmeye çalışıyorum,yeni tasarımcıları görmeye çalışıyorum.Keşfedilmemiş şeyleri bulmaya çalışıyorum.O yüzden benim aslında her günüm yeni bir şey keşfetmeye çalışmakla geçiyor ve kendimi geliştirmekle geçiyor.Bugün daha iyi ne yapabilirim veya bugün insanlara daha faydalı olabilecek ne önerebilirim veya ne keşfedebilirim her gün böyle uyanarak böyle uyuyorum.Ben bununla beraber yaşıyorum kendimi geliştirmeye çalışarak.Daha işin çok başındayım bunu çok iyi biliyorum.Kendiminde daha iyi her şeyi anlatabilecek düzeyde olmadığımın da farkındayım.O yüzden kendimi geliştirmek için her gün daha çok çaba göstermeye çalışıyorum.

N: Hayallerin neler? Mesela bundan 10 yıl sonra kendini nerede görüyorsun?
B: Bundan sonraki hayallerim zaten kendi markamızı kurduk şuanda.Buse Terim markası adı altında projeler yapıyoruz.İstediğim tasarım yapmak.Ama tasarım dediğim böyle çizimler yapayım,kıyafetler tasarlayım değil.Bilezik olur,küpe olur o tarz şeylere ilgim var.Yani gözüm olduğunu düşünüyorum en azından buna.Kafamda bir şeyleri çizip hayal edebiliyorum ama kağıda dökemiyorum öyle bir problemim var maalesef böyle bir yeteneğim olmadığı için.Ama bu markayı daha da ileriye götürmek istiyorum.En azından Avrupa’ya,yurtdışına dünyaya açılan herkesin bilebildiği bir marka ve site olsun istiyorum,bunun için çalışıyorum.İlerideki planlarım şimdilik bunlar.

N: Ben de zaten onu soracaktım,kendi imzanı taşıyan tasarımlar yapmayı düşünüyor musun?
B: Düşünüyorum,zaten ufak ufak gelen projelere göre yapıyoruz.Pamuk prenses elbisesi tasarladım,TOG Bazar için tişört tasarladım.Ama daha donanımlı ve ileriye dönük daha iyi bir şeyler yapabilmek için ileriki planlarım arasında bu var.Bu bambaşka iş ve mesai o yüzden onun için biraz daha zaman olduğunu düşünüyorum.

N: Gardrobunda olmazsa olmaz 3 şey ne? Hangi markaları tercih ediyorsun?
B: Gardrobumun olmazsa olmaz parçaları gömleklerim,çok fazla ceket giyen ve gömlek giyen bir insanım.Topuklu ayakkabılarım ve aksesuarlarım yani küpeydi,yüzüktü işte kolye.Ben daha çok böyle aksesuar aşığı olan bir insan olduğum için dolabımda daha çok aksesuarlarım vardır.
N: Düğmeden küpeler falan:)
B: Evet,aynen:) O yüzden daha çok gardrobumun olmazsa olmazı bu 3 parça.

N: İlham aldığın modacılar var mı?
B: Var tabii ki.Karl Lagerfeld en hayran olduğum insanlardan bir tanesi.Bu işi bitirmeden onunla tanışmak istiyorum bir gün kısmet olursa inşallah.O yüzden en çok ilham aldığım insan yani tasarımcı demeyim ama onun başarı öyküsü,bugüne kadar yaptıkları ve şuanda yapıyor oldukları benim en çok örnek aldığım insanların başında geliyor.



N: Birkaç önemli markada staj yaptın,hatta Madonna Türkiye'ye geldiğinde gardrop asistanlığını da yaptın bunlar sana neler kattı?
B: Hepsi bana ayrı bir tecrübe oldu.Çünkü hepsi farklı dallarda ve farklı konularda yaptığım şeyler.O yüzden bunların bana kattığı en büyük şey tecrübe.Orada yaşadıklarımın hepsi farklı farklı şeyler öğretti bana.En son Madonna benim için çok çok çok önemli bir şey kariyerim adına ve kendi gelişimim adına.Orada yaptıklarım,gördüklerim,oradaki sistem,orada olanlar bunların hepsi benim açımdan çok önemli şeyler oldu.Stajlarımda aynı şekilde.Ben stajlarımı bir yandan okurken yaptım ve herkese bu konuda bir şeyler yapmak isteyen herkese en büyük önerim staj yapmaları bunu hep söylüyorum.Çünkü staj gerçekten insana okuduğundan çok daha farklı şeyler öğretiyor.Okuduğunu pratiğe geçirebiliyorsun.Bunu birebir bu sektörde olan insanlarla yaşıyorsun,görüyorsun,yapıyorsun.Çok farklı şeylerde görebiliyorsun stajda bazen kahve de alabiliyorsun atıyorum hiç birşey yapmadan orada kumaşta kesebiliyorsun ama işte oradaki ortamı bile gözlemlemek,orada olabilmek sana çok şey katıyor ve çok şey öğretiyor.O yüzden bugüne kadar yaptığım stajlar dahil son Madonna konserinde bunlar bana hepsi apayrı tecrübeler kattı.Hepsini yaptığım için kendi adıma çok mutluyum.

N: Türkiye'yi moda olarak nerede görüyorsun?
B: Türkiye’yi moda olarak..Tabi belli başlı şehirler Paris,Milano,New York gibi şehirlerin belki biraz daha gerisindeyiz şuanda ama seneler geçtikçe,gün geçtikçe ilerlemeye devam ediyoruz.Artık dünya burayı da takip ediyor.Yaptığımız moda haftaları,yeni çıkan tasarımcılarımız hepsi her gün moda konusunda gelişmesini sağlıyor.O yüzden birkaç seneye iyice oturdukça her şey bu organizasyonlar daha düzgün bir hale geldikçe bence moda denilince insanların aklına gelen Paris,Milano,New York’tan sonra gelen şehirlerden biri olacağız.

N: Blog yazmaya nasıl karar verdin? Kendini biraz daha duyurabilme açısından katkısı oldu mu?
B: Blog yazmaya ben çok amatörce başladım.Bir anda üniversite okurken,üniversitenin ikinci senesiydi,çok fazla şey keşfediyordum ve bu keşfettiğim şeyleri de insanlarla paylaşmak istiyordum.O aslında benim takip eden insanları arkadaş gibi görüp,onunla keşfettiğim şeyleri paylaşmak amaçlı kurduğum bir şeydi.Daha sonra bu kadar büyüyeceğini hiç düşünmedim.Hiç aklıma gelmediği içinde çok fazla vaktimi ayırmıyordum.Ama ondan sonra tüm vaktimi harcadığım bir uğraş haline geldi benim için.Sabahları,akşamları sürekli blog üzerine çalışmaktan hatta derslerimi bile ikinci plana atmıştım.Benim için tabii ki blog duyulmam adına şuanda bulunduğum konum,babamın oluşu artı katkı sağladı bunu hiçbir zaman inkar etmiyorum.Ama her zamanda şunu söylüyorum yazdıklarım,yaptıklarım eğer kayda değer olmasaydı veya okuduğum okulun bana getirdiklerini yazılarıma yansıtamıyor olsaydım her ne kadar bu soyadı taşıyor olsam da insanların beni takip etmeyeceğini düşünüyorum.Bundan sıyrılabildiğime inanıyorum artık ve çok keyif alıyorum yazı yazmaktan,bir şeyler bulmaktan,keşfetmekten,konu yaratmaktan.Bu benim zaten artık işim haline geldi.Şimdi blogtan internet sitesine geçiş de çok keyifli oldu.Daha profesyonel oldu her şey.O yüzden şimdi bu işi yapmaktan çok keyifli alıyorum.

N: Bir ara tenis ve kayakçılıkla uğraşmışsın,moda dışında tekrar devam etmeyi düşünüyor musun?
B: Tenis ve kayağı ortaokul yıllarımda yapıyordum.Zaten milli kayakçıydım o zaman yarışlara katılıyordum.Önümde iki tane yol vardı.Ya okumayı seçecektim ya kayağı.Ben okumayı seçtim.Ama kayak hala en sevdiğim sporlar arasında.Bir de çok ağır iki tane sakatlık geçirdim.Hem tenise hem kayağa ara vermek zorunda kaldım.Şuanda tabi çok fazla yapamıyorum.Kayak zaten anca kışın yapabildiğim bir spor.Ama düzenli olarak spor yapıyorum.Birebir çalıştığım bir hocam var.O yüzden spor her zaman yaşamımın bir kenarında her zaman var.

N: Boş zamanında neler yapmaktan keyif alıyorsun?
B: Boş zamanlarımda arkadaşlarımla vakit geçirmekten hoşlanıyorum.Arabayla dolaşmaktan çok hoşlanıyorum tek başıma.Çünkü benim kafamı boşaltan bir şey olarak düşünüyorum çok fazla yeni bir şey düşünüyorum hem de kafamı kurcalayan şeyleri çok rahatlatan bir şeydir benim için.Arkadaşlarımla vakit geçirmeyi çok severim,ailemle vakit geçirmeyi çok severim.Sinemaya giderim,arkadaşlarımla yemek yerim.Bazen okey oynarız.O tarz programlar yaparım.Genelde arkadaşlarıma ve aileme ayırıyorum boş zamanlarımı.  

N: Son olarak seni takip edenlere neler söylemek istersin?
B: Beni takip eden insanlara ne söylemek isterim..Takip etmelerine devam etmesini diliyorum önce:) Onların isteklerini yerine getirmeye çalışıyoruz,onları da dinlemeye çalışıyorum her zaman.İsteklerini,görmek istediklerini,ne bulmak istediklerini.O yüzden ben onları arkadaşım gibi görüyorum.Her zaman öyleydi,şimdi de böyle.Bana destek olmalarına çok mutlu oluyorum.Destek olmayanlara da saygı duyuyorum.Hepsini dinliyorum.Söyledikleri,eleştirdikleri şeylerden kendime bir şeyler çıkarmaya çalışıyorum.Çünkü insan eleştirilmezse orda garip bir şey vardır.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Otilia: " Türk insanlarını çok seviyorum... "

Söylediği “Billionera” şarkısı ile dinlenme sayısı 500 milyonu geçerek dünyaca tanınan Otilia, şimdilerde çıkardığı “Prisionera” ile yine hit olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. 3 kelimeyle Otilia nasıl biri? Otilia: Duygusal ve hassasım. Bir de zamanlama benim için çok önemli. Türkiye'deki ilgiyi nasıl buluyorsun? Proje teklifleri geliyor mu? Otilia: Benim için inanılmaz, çok mutluyum. Türk insanları beni seviyor ve be n de onları çok seviyorum. Özellikle Muhteşem Yüzyıl'ın Süleymanı'nı da çok seviyorum. Müzik yolculuğun nasıl başladı? Otilia: 3 yaşındayken şarkı söylemeye başladım. Benim yolum bu olacak, ben sanatçı olacağım dedim. Hayatımın amacı tamamen bu. Kendimi geliştirmek için dersler almaya başladım ve müzik için herşeyi yaptım. İleriye dönük hedeflerin neler? Otilia: Belli bir hedefim yok. Sadece dünyadaki tüm insanlara müziğimi duyurmayı ve onları mutlu etmeyi istiyorum. Sinan Akçıl'ın sana ve müzik kariyerine etkileri

Kaan Urgancıoğlu Röportaj

Nazlı Çiçek: Kendinizden biraz bahseder misiniz? Kaan Urgancıoğlu : Bahsederim..183 boylarında,erkek cinsiyetindeyim:) Anne tarafım Arap ve Arnavut karışımı,baba tarafım Türk araştırabildiğim  kadarıyla.Oyunculukla ilgileniyorum,kumralım.Birçok sıradan özelliğim var. N: Oyunculukla tanışmanız nasıl oldu? K: Çok tesadüf eseri oldu.Şöyle ki; ben Marmara Üniversitesi'nde Sermaye Piyasaları bölümünü okuyordum.İkinci sınıftayken daha önce de ata bindiğim için Karaoğlan isimli bir dizi vardı Kanal D'de.Zannediyorum 2001-2002 gibi.Onun için birini arıyorlarmış,bulamıyorlarmış ve Demet Akbağ'ın vesilesiyle benim uygun olabileceğimi düşünüyorlar ve ben de gidiyorum görüşüyorum kendimi Karaoğlan'ı oynarken buluyorum.Öyle hızlı bir ilişki oldu. N: Okuduğunuz bölüme devam etmek ister miydiniz? K: Oyunculuk yaptıktan sonra hiç düşünmedim.Yani öncesinde düşünüyordum borsa yapmayı,borsa ile ilgili çalışmayı.Oyunculuk yaptıktan sonra en azından oyu

Evren Göz Röportaj

Nazlı Çiçek: Muhabir olmaya nasıl karar verdin? Evren Göz: Muhabir olmaya iletişim fakültesinden mezun olduktan sonra iletişime ve spora olan ortak ilgilerime uygun bir meslek dalı olduğundan karar verdim. Zorlayacı yanları elbette ki var, özellikle transfer dönemlerinde haber değeri yüksek çok fazla olay oluyor ve bunları yakından takip edip en doğru biçimde yansıtmanız gerekiyor. Ancak büyük camiaların transfer gündemleri her zaman değişkenlik gösterebiliyor ve bir hafta önce verdiğiniz haber kısa sürede değişebiliyor. Nazlı Çiçek: Temiz ve dürüst haber yapabilmek çok önemli. Seni takip eden futbolseverler de bu işi hakkıyla yaptığını düşünüyor. Bununla ilgili ne söylemek istersin? Evren Göz: Evet, bence muhabirliğin en kilit noktası doğru haber vermek. Dünyada en büyük sektörlerden birisi futbol ve özellikle ülkemizde insanların bu oyuna duygusal bağları var bu yüzden vereceğiniz her haber çok önemseniyor. Doğru haber verdiğinizde bir noktadan sonra taraftarın güv